REFAHI BİR SAYIYA İNDİRGEMEK: GSYH

  Sanayi Devrimi'nden bu yana inkâr edilemez şekilde azalan küresel yoksulluk, yükselen yaşam beklentileri, teknolojiye yapılan yatırımlar ve beraberinde getirdiği daha insanca yaşam gibi başlıklar realite olarak yerini korurken, tanım olarak aynı seviyede bir netlik sağlanamamıştır. Bunların arasından yaşam standardı yüzyıllardır çeşitli kriterlere göre belirlenmeye, daha derin ve keskin anlamlar içeren bir bütün hâline getirilmeye çalışılan, evrensel olarak net veya nesnel bir ölçütü bulunmayan görece karmaşık bir konsepttir. Zamanla 8 milyarı henüz geçmiş dünya nüfusunu oluşturan her bireyin refahını daha iyi ölçebilmek adına, ülkeler özelinde gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) olarak tanımlanan bir sayı öne çıkmıştır. Üretilen tüm nihai ürünlerin piyasadaki değerinin ekonomik ölçüsü olarak özetlenen bu değer, toplam tüketim, yatırım, devlet harcamaları ve net ihracatın eklenmesiyle tüm bir ekonominin toplam çıktısını sunma özelliğine sahiptir. Genelde yıllık olarak ele alınan, bir ekonomi için isabetli gelir ve en önemlisi refah gösterge aracı olarak kabul edilmektedir.

  Bu geniş çerçevenin içerisinde istatistiğin açıklayıcı gücünü artırmak adına özellikle ekonomistler tarafından kullanılan GSYH, içerisinde bir dizi ayarlamayı ve farklı bilim dallarını içermektedir. GSYH toplumun bir nevi yaşam standardı göstergesi olarak kabul edilse de çeşitli coğrafi etkiler, eğitim düzeyi, teknolojideki beklentiler, çevre kirliliği, piyasa dışında yürütülen faaliyetler, suç oranları, gelir eşitsizliği gibi bazı parametreleri tam olarak içermediğinden dolayı kişi özelinde refahı biraz daha dar bir açıdan bakarak ölçüm yapabilme adına kaba bir gösterge olarak değerlendirilmektedir. Bu veriyi biraz daha anlamlı kılarken standart ve spesifik çıktılar ile asıl değeri elde etme adına kişi başına düşen gayri safi yurt içi hasıla kavramı öne çıkmıştır. Böylelikle ilk defa küresel ölçekte değerlendirilebilecek bireyin refahı ile bir sayı arasında kurulabilen en sıkı ilişkinin oluşması sağlanmıştır. Kişi başına düşen GSYH'nin de bazı parametreleri tam manasıyla içeremeyeceği açıktır, ancak dünyanın herhangi iki yerindeki iki insanın yaşam kalitesini ve dünya ekonomisinden aldığı payı kıyaslama anlamında, özellikle gelirin tabana kısmen de olsa yayılabildiği ülkelerde makul bir değerleme yöntemi olarak kabul edilebilir.

GDP: Gross Domestic Product | GSYH: Gayrisafi Yurtiçi Hasıla

  Kişi başına düşen GSYH, toplam GSYH'nin ülkenin nüfusuna bölünmesiyle hesaplanmaktadır. Söz konusu sayı bir ülkenin vatandaşına sunduğu ortalama yaşam standardı olarak da değerlendirilebilir. Bu hesaplama yöntemi bulunduğumuz yüzyılda dünyaya hâkim olması itibariyle dolar üzerinden gerçekleştirilmektedir ancak bir yere kadar altın, gümüş gibi kıymetli madenler ile de hesabını yapmak mümkündür çünkü buradaki asıl kıstas tüm dünyada karşılığı olan herhangi bir değeri araç olarak kullanmaktır. Kişi başına düşen GSYH incelenirken halkın genel refahını yansıtmadığından kısa da olsa bahsedildi, ancak bu sayı söz konusu ülkenin yaşamına dair ip uçları vermez demek de yanlış olacaktır. Bir ülkenin gelirini en iyi şekilde ifade eden bu sayıya fazlasıyla etkisi bulunan kişiler listesinde siyasi otoritelerin üst sıralarda yer alacağı aşikârdır. Doğal olarak alınan her türlü kararın, toplumdaki bireylerin hayatına doğrudan ekonomik bir etkisinin olduğu ve tahmin edilmesi bir hayli güç fakat anlaşılması o kadar da zor olmayan, ekonomik sarmallar içerisinde yerini koruyan müthiş bir kelebek ağı olduğu görülmektedir. Bu ağı doğrudan besleyenler ise özellikle enflasyonun etkisiyle para, kanunlar ötesinde hamle lüksü bulunan otoriteler ve son dönemde oldukça yalnızlaşan insanın kendisi olarak özetlenebilir. Bu kaynakların arasından en somut olan para, yani dolaylı bir yaklaşımla GSYH, birçok veri ve daha anlaşılabilir ölçüde somut, hayatın içinden şeyler ile ilişkilendirilebilir.

  Edward N. Lorenz'in çalışmalarından biri olan Kaos Teorisi ile ilişkilendirilen kelebek etkisi, bir sistemin başlangıç noktasındaki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen genel addır. James Gleick ise ünlü eser Kaos'ta "Çin'de bir kelebek kanat çırpsa Atlantik'te fırtına çıkar." tabiriyle bahsi geçen fenomene vurgu yapmaktadır. Kulağa bir hayli marjinal gelen bu başlık, hayatın bazı noktalarında daha basit sınıflandırmalara yardımcı olabilmektedir. Bu zincirleme olay halkalarından ekonomi, GSYH özelinde ele alındığında, tıpkı kelebek etkisi modelindeki gibi bazı ekonomi verilerinin intihar oranları, sosyal medya kullanım oranları, suç oranları gibi kimi gerçekler ile doğrudan ilişkilendirilebildiği görülmektedir. Evet burada öngörülemez detaylar içerisinde trilyonlarca farklı sebep ve sonuç olasılığının olduğunu kavramak bir yere kadar mümkün olabilmektedir fakat acaba hayatın içindeki bazı bağımsız değişkenlerin sabit kılınması ne kadar rakamlar ile pekiştirilebilir ? Söz konusu kelebek etkisinden GSYH ayrı bir olgu olarak kabul edildiğinde nasıl bir çıktıdan bahsedilebilir ?

  Bu teori söz konusu bağların her birini hesaplama ya da varsayımlarda bulunma üzerinden ilerlememektedir. Herhangi bir sistemin içerisinde yer alan, hayatın içindeki en ufak şeyin dahi çok farklı olaylar üzerinde etkili olabileceğini daha iyi kavramanın, yaşamda bazı anlamsız gelen şeylerin göz ardı edilip daha otantik, zihinsel sınıflandırmalar ile kapsamın kolaylaştırılması hedeflenmektedir. Öyle ki 8 milyar insan ve sadece bir şeyi yapmak veya yapmamak üzerinden dahi oluşturulabilecek trilyonlarca etkiden ve kişinin bazı açılardan sınırlı bazı açılardan sınırsız kabiliyet ve tesir alanlarından bahsedilecek olunursa, yine bu hesap doğrudan GSYH ile pekiştirilebilir. 

  Böylesi uzun tamlamaların arasında bir yerde kendine her zaman yer edinen GSYH özelinde bir bakış yakalamaya çalışılacak olunursa, insanlar neden intihar eder sorusunun cevabı depresyon ya da umutsuzluktan daha derin bir yere çekilebilir. Örneğin 2021 yılında 175 ülke için 1991'den 2017'ye kadar cinsiyet ve yaş grubuna göre sınıflandırılmış ekonomik faktörler ve intihar oranları hakkında halka açık veriler üzerinden yapılan bir çalışmaya göre küresel işsizlik oranlarındaki her %1'lik artış, intihar nedeniyle erkek ölümlerinde %1'lik artış ile ilişkilendirilmiştir. Yine bu çalışmaya göre kişi başına düşen GSYH'deki her 1000 dolarlık artışta intihar oranlarının yaklaşık %2 seviyesinde azaldığı tespit edilmiştir. Burada her insan ve ülkenin farklı yaşam dinamiklerinin olabileceği düşünülerek ortalama bir değer kullanılmıştır. Özellikle bu gibi çalışmaların ışığında para ile yaşam standardı, beraberinde gelen GSYH'yi kelebek etkisi zincirleme tamlamalarının her bir yerine serpiştirmenin mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Veri setleri ve çeşitli detaylı araştırmalar ile pekiştirilmiş her türlü bu ve benzeri çalışma dünyayı daha anlamlı bir yer hâline getirmeye yardımcı olmuş ve olmaya devam edecektir.

  Genellikle bir ülkenin tarihsel olarak GSYH verisi ile herhangi bir veri setinin kıyaslanması sonucu anlamlandırılmayı bekleyen bir korelasyon görülebilmektedir. Aslında oran olarak iki farklı değişkeni birbiriyle kıyaslamak ya da bir ülkenin geçmiş GSYH'si ile diğer geçmiş verilerinin karşılaştırmak arasında spesifik bir sonuca çıkmak zaman zaman güç olabilmektedir. Bunların arasından sayısız denklemi kurmak ve yorumunu yapabilmek müthiş bir zihin egzersizi gerektirmesinin yanında, doğru veriyi bulmak da zaman zaman mümkün olamamaktadır. Burada ülkenin sunduğu veya sunabileceği imkanların ötesinde ailenin, toplumun veya sahip olunan kültürün de bahsi geçen konu özelinde bir hayli etkisinin olduğu görülmektedir. Ancak asıl değinilmek istenen, üç beş yoldan ziyade çok farklı anlamlandırma manevraları ile çeşitli sonuçların elde edilebileceğinin düşünülmesi ve o şekilde çözüm yollarının aranmasıdır. İnsan zihni bu yolları anlamlandırmak için zaman zaman yetersiz kalabilmektedir ancak belki günün birinde yapay zekâ gibi teknolojilerin de gelişimiyle bahsi geçen sıkı bağlar daha net ve gözle görülür hâle getirilebilecektir. Böylelikle insanoğlunun yaşamının başından beri sorgulamaya devam ettiği bazı soru işaretleri giderilip, sebep-sonuç ilişkileri sayesinde daha anlamlı ve her açıdan refah dolu bir hayat alternatifi oluşturulabilecektir.

Popüler Yayınlar