İÇSEL AÇLIKLARI KAPAMA ARZUSU, MADDİYAT TELAŞI

  Paranın asırlar önce ortaya çıkması ile insanoğlu kendi ihtiyaçları için değil, bölgesel, küresel olmak üzere doğrudan pazarın ihtiyaçları için üretmeye başladı. Bu gelişme zaman içerisinde insanoğlunu eskiden olduğundan çok daha yoğun ve karmaşık ilişkilerin içerisine soktu. Genel manada tüm insanlığın beklentisi olan saf mutluluk kavramının günden güne hayatın içinde kaybolması ise kimi filozoflar tarafından işte bu karmaşık ilişkilere dayandırılmaktadır. Bütün bu mutluluk, mülkiyet, özgürlük karmaşısının beslendiği metafor ise her insanın kendisini finansal anlamda garanti altına alma, güvenli bir geleceğe sahip olmayı istemesidir. Bu ekonomik güven arzusu, ev satın almaktan, aile ile dünya turuna, eğitim hayatına, evliliğe veya emeklilik sonrası yaşama kadar çeşitli beklentilerden kaynaklanıyor olabilir. Sayısız hayaller ile başlayan para biriktirme serüvenini iyi yönlendirebilmek için belirli zihinsen adaptasyonlarla beraber finans dünyasına dair temel farkındalıklara sahip olmak gerekmektedir. Elbette kişinin bu süreci nasıl değerlendireceği yine kendi iradesine bağlıdır ancak temel ekonomi eğitiminin sağlayacağı dayanaklardan başlayan tasarruf veya yatırım sürecinin daha sağlıklı olacağını ön görmek hiç de zor değildir.


  Toplumdaki her personanın alması gereken, ilk yardım eğitimi gibi ekonomiye dair temel eğitimin oldukça önemli ve değerli olduğu bir yüzyılda yaşam sürmekteyiz. Bu eğitimi kişinin parayı nasıl daha verimli kazanabileceğinden, hayatında paranın nerede yer alması gerektiği gibi sorgulamalara kadar geniş bir alana yayabiliriz. Özellikle günümüzde ekonomi, borsa, tasarruf, yatırım, para veya değer, tanımı her ne olursa olsun, algıda bir bütün olarak oturtulması gereken kavramları odak haline getirmek gerekmektedir. Her türlü en basit insani şeyler dahil olmak üzere nüfus ve parasal genişlemenin de etkisiyle, enflasyon hayatımızı etkilemeye devam ederken, dönemin getirdiği sorumluluklar artmakta, sahip olunan paranın değerini korumak için çeşitlenmeye devam eden yolları daha iyi şekilde irdelemek gerekmektedir. Söz konusu temel bilgi birikiminin içerisinde incelenmesi gereken iki başlığa örnek olarak tasarruf ve yatırım verilebilir. Bu ikili, çoğunluğun hedeflediği aynı refah çözümünün birer parçasıdır. Elbette sonuca ilerlerken mevcut değer biriktirme ikilemi arasında doğru seçimi yapmak, portföy için belirlenen vade, hedef ve risk toleranslarına bağlı olacaktır. Tasarruf, acil durumlar veya gelecekteki bir satın alma için şimdi harcamadığımız parayı kenara bırakma işlemi, az riskle, az miktarda kayıp ile hızlı şekilde erişimin mümkün olduğu tutum olarak tanımlanabilir. Yatırım ise para kazanma, bir gelir elde etme beklentisiyle hisse senedi, tahvil, yatırım fonu veya gayrimenkul gibi varlıkların satın alınmasıdır. Burada oldukça popüler bir yatırım ve tasarruf biçimi olarak değerlendirilebilen borsa endeksleri üzerinde bir inceleme yapmak gerek, çünkü genelde bu tarz konularda bilgisizlik ve tecrübesizliğin en hızlı tezahürü buralarda gerçekleşmektedir.

(Gary Waters/Getty)

  Borsa hem yatırım hem tasarruf aracı olarak değerlendirilebilir. Ancak günümüzde ikisinin de aksine, bir oyun alanı olarak algılanan borsa, beraberinde oynama ifadesini de getirmektedir. Süregelen alışmışlığın da etkisiyle birlikte herkes tarafından kullanılmaya devam eden 'borsada oynama' kalıbının altında yatan şey, tutum ve yatırım şekillerinin tıpkı oyuna benzetilebilmesidir. Burada değinilmek istenen nokta bir kelime oyunu ya da değer tartışmasından öte diğer tarafta algıda oluşması gereken iki ayrı temel kavram olarak ele sağlıklı bir biçimde alınabilme arzusudur. Borsayı kendi zihninde doğru yere oturtamamış yatırımcı sayısının artışı ile birlikte kayıp hikayelerinin de artması, türlü olumsuz durumların sebebi de aynı şekilde spesifik, en temel farkındalıklara dahi sahip olunmadığı halde hızlı şekilde al sat yaparak kısa zamanda para kazanma arzusudur. Oysa yatırım kimi zaman yıllar boyunca elde ettiği kârı, yatırımcısıyla temettü veya bedelsiz hisse olarak paylaşan uzun vadeli fırsatları, kimi zaman bir günde %100 yükseliş yakalanabilecek hisseleri içeren oldukça büyük bir okyanus, yatırımcıları avlamaya niyetli balinaları içeren bir ekosistemler bütünüdür. Ancak kişiye özel bakış açıları ile anlaşılabilecek bu benzetmeler, acı tecrübeleri beraberinde getirmemesi için zamanla büyük resmi göre senfonisine katılma zorunluluğunu sunmaktadır.


  Kısa zamanda zengin olma hayali kuran insan sayısının her geçen gün artmasının altında, herkesin hissettiği ancak ifade edemediği, derinlerde varlığını koruyan içsel açlığı kapama arzusu yatmaktadır. Tasarruf, yatırım, borsa, gayrimenkul her ne olursa olsun, başta yakalanması gereken huzur ve denge ortamı hepsinin ön koşuludur. Her anlamda yanlış değerlendirmelerden kaynaklanan mutsuzluğun nedeni ise bundan yoksun olma durumu, yani çatışmanın bizzat kendisidir. Eğer kitlelerin mallar üzerinden ölçülen alım gücünün belirli bir asgarinin altına düşmesi bir şekilde engellenebilseydi, bugünküne benzer sosyal tıkanmalar yaşanması imkansız hâle gelebilirdi. Ancak günümüzde daha tersi bir durum olarak makas açılmakta ve kendi kendine yarattığı içsel çatışmanın da etkisiyle mutsuz olma yolunda emin adımlarla ilerleyen insan, bu problemi zaman zaman temel ihtiyaçlarından dahi kaynaklanabilecek şekilde, maddiyat ile çözümleme çalışma zaruriyetine, hatasına düşmektedir. Özellikle her şeyin birbirine karıştığı günümüzde yaygın hâlde var olan çözümlenmemiş içsel çatışmalar, kişiyi her anlamda kötü etkilemeye devam etmektedir. Adeta her kesimin gizlemeye çalıştığı bu toplumsal travmanın en azından bir kısmı, problemlerin büyük çoğunluğunun çözümünde olduğu gibi yine eğitim ile giderilebilir. Eğitimin sonraki nesillere verebileceği pozitif etkilerin başlıca çıktısı ise güvendir. Geçmişine bakarak bütün sosyal ve psikolojik olayların temelinde var olan, oldukça merkezi bir terim olarak güveni görebilen insan, içsel çatışmaları ile ateşkesi ilan edebilir. Ekonomik güven ve asgari şartların sağlanmasının sonrasında atılmış bu ufak farkındalık tohumları, ilerleyen yıllarda tekrardan insanlığı böylesine karmaşık bir yüzyılda dahi saf mutluluğa yaklaştırabilir. Ancak iyiye ilerleyen yolun son adımlarına yaklaşıldığında tam anlamıyla kavranması mümkün olacaktır ki zihinsel, ruhsal, duygusal, insani her türlü kavramın etkilenmemesinin mümkün olmadığı bir maddiyat telaşı her geçen yıl insanları ele geçirmeye devam etmektedir.

Popüler Yayınlar