GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİ

  Çevre hakkında farkındalık sahibi olmayan insanlar tarafından oluşturulmuş bir toplumda su, hava ve görüntü kirliliği gibi farklı problemler meydana gelir. Söz konusu problemlerin sorumlusu insanlık, günden güne kendisiyle birlikte tüm canlı yaşamını kötü biçimde etkilemektedir. İnsan sağlığı özelinde bakılacak olursa, ortaya çıkan olumsuzluklar kişiyi fiziksel ve psikolojik açıdan ciddi şekilde etkilemektedir. Fiziksel kirlilik olarak sınıflandırılan toprak ve su kirliliği gibi başlıklar üzerinde, teknolojinin de gelişmesiyle birlikte yürütülen çalışmalarda ilerlenmiş, belirli bir seviyeye gelinmiştir. İnsan ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyen görüntü kirliliği için ise aynı durum söz konusu olmamıştır, oysa görüntü kirliliği bütünüyle ayrı bir vaka olarak ve detaylıca ele alınmalıdır çünkü içerisinde insan psikolojisi gibi hassas bir değer taşımaktadır. Devamlı maruz kalınan görüntü kirliliğinin kişiler üzerinde dikkat dağınıklığı, mutsuzluk gibi çıktılar yarattığı gözlemlenmiştir. Çoğu zaman göz ardı edilen, insan psikolojisini her gün yavaş yavaş esiri altına alan görüntü kirliliği, toplumun her kesimindeki bireyin günlük hayatının kalitesini, genelde kişi farkında bile olmadan düşürmektedir. Böylesine etkili bir faktörün iyi tanınması ve buna önlem alınması oldukça önemli ve değerlidir. En basit tanımı ile insanların doğal çevrede yapmış olduğu olumsuz değişikliklerle, çevrenin rahatsızlık oluşturacak hale gelmesine ''görüntü kirliliği'' denir. Otoyolda aracıyla ilerlemekte olan sürücünün, yan tarafına baktığında büyük ve gereksiz reklam panolarıyla karşılaşmasından, aracından indiğinde girdiği apartmanın önündeki çöp birikintisine kadar geniş görülebilir görüntü kirliliği. Oysa birkaç ufak müdahale ile bu gibi durumların önüne geçmek mümkündür, örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde 1965 yılında yapılan çalışmalar sonucunda, seyahat eden insanları rahatsız ettiği için reklam panolarına düzenleme getirilmiş ve doğal manzaralı yollar tasarlanmaya başlanmıştır.


  Dünya genelinde görüntü kirliliği üzerine yeterli sayıda çalışma bulunsa da genele etki açısından maalesef yeterli değildir, çünkü kişisel bazda böyle bir aydınlanma söz konusu değildir. Mevcut bilinç eksikliği ile de sıradanlaşmış bir estetiği yok sayma durumu oluşmuştur. Örneğin, dikili bir ağacın kesilip, yüzlerce beton dikdörtgenin arasında bulunan boşluğu 'değerlendirmek' üzere oraya bir yapı inşa edilmesi yerine, oraya ve orada yaşamını sürdürmekte olan kişilere estetik bir güzellik sunulması tercih edilebilir. Maalesef günümüzde böyle bir hassasiyetin yerini, mevcut farkındalığın da kaybolmasıyla beraber, belki de sadece daha fazla gelir elde etmek uğruna umursamazlık aldı. Gerekli denetimlerin ilgili bakanlık ve belediyeler aracılığı ile yapılmamasının yanı sıra, sektörde görevli çalışanlar da durumu göz ardı etmeyi tercih etmektedir. Oysa inşaat sektöründeki her çalışanın görevi işin, sağlam ve sürdürülebilir olmasını sağladıktan sonra, yapılan işin çevresine estetik bir güzellik sunması yönünde olmalıdır. Bunun sağlanması için ise inşaat sektöründe görevli lisans mezunu çalışanlara, üniversite döneminde estetik güzelliğin kıymeti iyi aşılanmalıdır. Özellikle, son verilere göre bünyesinde 330 bin müteahhit bulunduran Türkiye, mevcut durumun olumlu yönde gelişimi, sürdürülebilir olmasını ancak iyi eğitilmiş insanlar ile sağlayabilir. Aksi takdirde her insan, estetik açıdan bakıldığında iç karartıcı yapılar içerisinde tutsak oldu demektir. Bu tutsaklığın sonucunda ise bireyin ruh sağlığı, günden güne kötü anlamda etkilenmektedir. Amerikalı roman yazarı olan Adam Fawer' in Olasılıksız kitabının son sayfalarında, her olayın birbiriyle bağlantılı ve devamlı etkileşim halinde olduğu açıklanmaktadır. Örnek olarak ise kırmızı kravat takan bir adamı görmenizin, günlük yaşantınızın ilerleyişini nasıl değiştirebileceği detaylıca açıklanmaktadır. Aynı şekilde her gün maruz kalınan görüntü kirliliği ile kişilerin, yaşam kalitesinin düşmesi, bilinçaltlarının olumsuz yönde etkilenmesi daha fazla göz ardı edilemez çünkü görüntü kirliliği, çarpık kentleşme görüntüsü veya kirletilmiş kıyılara kadar geniş olmakla birlikte oldukça göz önündedir.


  Her bireyin yaşama, hukuka saygısının yanı sıra, toplum için faydalı olmak gibi bir vizyonu olmalıdır. Bu vizyonun en önemli getirilerinden biri, doğaya hayranlıkla bakarken ona saygı duymayı bilmektir. Bu durumun görüntü kirliliği ile oldukça yakından bir ilişkisi mevcuttur. Bir esnafın dükkanına rahatsızlık verecek seviyede, anlamsızca renklendirilmiş bir tabelayı asması, bir fabrikanın daha fazla gelir elde etmek için doğal habitatı tahrip etmesine kadar her sonuç en genel anlamda çevre bilinci eksikliğinin eseridir. Günde binlerce kişinin geçtiği Taksim, Mecidiyeköy gibi işlek yerler ele alınırsa, caddelerde yer alan çoğu binanın üzeri farklı tabelalar ile kapanmış, görüntü kirliliği oluşturmasına izin verilmiştir. Çünkü maalesef konu üzerine doğru şekilde uygulanmakta olan bir yönetmelik mevcut değildir. Belki de İstanbul'u eski sokaklarının hissiyatından, dinginliğinden uzaklaştıran, içinde yaşayanlarının ise daha gergin ve kırılgan hale gelmesinin bir sebebi de oluşturulmuş görüntü kirliliğidir. Mevcut durumu aza indirgemek, bir tarihi yapı restore edilirken veya oluşturulmakta olan bir bölgeye yeni bir yapı eklenirken, yapının görünüşünün etrafının rengine, duruşuna ve dokusuna uygun olmasının tercih edilmesi gibi çalışmalar ile mümkündür. Fakat bu hassasiyetlerin günden güne yok olduğu kolaylıkla gözlemlenebilmektedir. Günümüzde her araba birbirine benzerken, eski model araçların ise 100 m öteden görüldüğünde hangi marka olduğunun anlaşılabilmesi, farklılıkların yok oluşunun başlıca örneklerindendir. Hali hazırda gerçekleşen küreselleşme ile yerel kültürün yok sayılarak, durmadan tek tipleşen ülke ve toplumlar ile bir aynılaşma mevcuttur. Günümüzde bu farklılıkların yok oluşuyla birlikte de kendilerine has duygular barındıran estetik anlayışı da sıradanlaşmış, aynılaşmıştır çünkü farklılıkların yok oluşuyla farkındalık da azalmıştır. Çağımızda, detaylarda gizli farklılıkların kaybolduğu acı bir gerçektir, bu durumun görüntü kirliliği ile ilişkisi ise farklılıklarını kaybeden insanoğlunun, farkındalıklarının da kaybolmasıyla birlikte estetik zevkin yaşamdaki değerini unutmasıdır. 21. yüzyılda benliklerini koruyabilmiş bölgeler hala mevcut olmakla birlikte, oraların hissettirdiği tarihi doku, tarihi olmasa dahi sunduğu estetik zevk paha biçilemez.


  En basit ifade ile her insan günlük yaşantısında, enerji tasarrufu oluşturmak ve karbon ayak izini azaltmak için çaba sarf etmelidir. Sonrasında, mevcut çabaların benimsenmesi, kültür haline getirilip, gelecek nesillere aktarılması mümkün kılınmalıdır. Görüntü kirliliği özelinde bakılacak olursa problemin çözülmesi için herkesin farkındalık sahibi olması değişmez bir kuraldır. Bu farkındalığın can alıcı noktası, hayatın içine sunularak uygulanabilir olmasında saklıdır.  Beyin mimarisinin iki büyük kuruluş ilkesi; paralellik ve hiyerarşidir, beyninde ve vücudunda bu gibi milyonlarca mükemmel ahengi barındıran insanlara, aynı durumun doğa için de geçerli olduğu ve buna sahip çıkılarak güzelliğinin korunması gerektiği aşılanmalıdır.  Görüntü kirliliğinin çözümü için oldukça geniş açıdan bakılması doğru olandır. Yukarıda verilen örneklerin yanı sıra, yanlış yönetilen aydınlatmalar ile Dünya'daki canlı yaşamının da olumsuz anlamda etkilendiği, sokak lambaları gibi yapay ışıklar ile ozon kirliliğinin %5 arttığı öğretilmelidir. Çünkü ancak bu geniş perspektif ile birlikte görüntü kirliliği kaynaklarının tespiti, kirliliklerin engellenmesi gerçek anlamda mümkün olacaktır. İnsanoğlu yaşantısında sürdürülebilirliği sağlarken, beraberinde görüntü kirliliğini de yok ederek bunu estetik zevk ile harmanlamayı ancak farkındalık ile sağlayabilir.

Popüler Yayınlar